Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha katledilen kadınların isimlerinin, yüzlerinin, anılarının ağırlığı altında geride bıraktık. Kadınlara ve çocuklara erkekler tarafından uygulanan şiddet, istismar ve cinayet haberlerini – medyaya yansıdığı kadarıyla – derleyen Bianet’in ay sonu raporuna göre sadece şubat ayında 37 kadın öldürüldü. Her 8 Mart’ta olduğu gibi gene Sıraselviler’de toplanan kadınların pankartlarında en çok erkek şiddeti vardı, “Kalanların gidenlere borcuydu, mücadele”, birinde yazdığı gibi.
Ama sanırım gördüğüm en tüyler ürperten protesto eylemi, Mersin’dendi. Kızı Merve’yi birkaç gün önce boşanmayı sindiremeyen polis memuru eski kocasının kurşunuyla kaybeden Hatice Kurt, akşam vakti bir ateş yakmış, eline kızının gelinliğini almış, “Her şey bununla başladı, bununla bitecek” diyor. Kızına verdiği sözmüş bu. Bir zamanlar hayallerinin sembolü, günün birinde de kefeni olan gelinliği meydanda yakmak. Belli ki Merve de pek çok öldürülen kadın gibi yaklaşmakta olan sonu görüyordu. Ona bir şey olursa sesi kalsın istedi geride. Mesajı kalsın, mutluluğu telli duvaklı gelin olmakta bulacağını sanan genç kızlara.
Hatice Kurt gelinliği ateşe atarken haykırıyordu. “Kızlar, hepinize ders olsun, Hatice teyze bu gelinliği niye yaktı diye 40 kere düşünün. Evlenirken 20 kere, 30 kere düşünün”. Bu kadar yalın, bu kadar yürek yakıcı. Üç cümle, üçü birbirinden haklı: “Kendinize eziyet ettirmeyin, insan değişmez, kötü iyi olmaz, unutmayın. Size eziyet eden olursa yardım isteyin”.
Burada bir mesaj da annelere – babalara gitmeli aslında: Kızlarınızı onları mutlu edecek prens masallarıyla büyütmeyin. Kaderlerini bir adamın eline bırakmasınlar. Başlarında bir koca bulunmasının şart olduğunu düşünmesinler. Öldürülen kadınların başına ne geliyorsa o ‘baştaki koca’ yüzünden geliyor maalesef. Hatice teyzenin dediği gibi, “Evlenmeden 20 kere, 30 kere düşünsünler”.
8 Mart’ları cinayetlerin gölgesinde değil gerçekten çiçeklerle, mimozalarla, mor salkımlarla, papatyalarla, baharın gelişi gibi kutlayacağımız günlerin umuduyla, geçmiş Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Diyor ve sözümü iki oyun önerisiyle tamamlamak istiyorum.
Sahnede direnen kadınlar
8 Mart yürüyüşündeki pankartlardan birinde “Durur muyum, durmadım” yazıyordu, “#dirmitleryalnızdeğildir”. Oyunu görenler hemen anladı, Latife Tekin’in “Dirmit – Sevgili Arsız Ölüm”ündeki Dirmit kızın cümlesiydi bu. Ne yapmak istese tepesine anasının, babasının, elalemin yumruğu inen ama gene de şiirle, şarkıyla, dansla, bir şekilde içinin coşkusunu dışarı çıkarmanın yolunu bulan Dirmit kızın. Nezaket Erden’in oynadığı, sezonlardır seyirci akınına uğrayan Tiyatro Hemhal yapımı oyunu kaçırmayın. Sahnelerin bir diğer “başkaldıran” kadını Ayten ile tanışma fırsatını da. Pavyonda tuvalette çalışan Ayten’in hayatı, ona uyguladığı şiddeti “sevdasına” bağlayan yakışıklı kocası çekip gittikten sonra değişmiş. O artık kendi parasını kazanıyor, yüzüne baktı mı insanın ne mal olduğunu çözüyor ve duyduğu her sesin makamını biliyor. Ha bir de kendisine “Sen ne isterdin kız Ayten?” diye soruyor. Hayatında ilk defa. Alis Çalışkan’ın yazıp Hakan Emre Ünal’ın yönettiği Kadıköy Emek Tiyatrosu yapımı “Herkes Kocama Benziyor” adlı oyunda yetenekli oyuncu Pınar Güntürkün müthiş bir performans sergiliyor.