Tarım nüfusu bir ulusal güvenlik sorunu
4 mins read

Tarım nüfusu bir ulusal güvenlik sorunu

Zeytin üretiminde küresel iklim değişikliğinin sonucu, zeytinyağı fiyatlarında yaşanan global artış oldu.

Masa başında hepimizin aklına gelen ilk çözüm, daha fazla zeytin ağacı dikmek oldu.

Oysa bizim sorunumuz bir ağaçtan aldığımız verimin düşük olması.

Türkiye’de tek bir ağaçtan ortalama 10-12 kilogram zeytin hasadı yapılabiliyor, buna karşın Yunanistan’da tek bir ağaç 20 kg meyve veriyor.

Budamadan başlayarak, toprak ve yaprak analizine kadar o kadar eksiğimiz var ki zeytincilikte.

Bugün zeytin fidesi dikmeye başlasak sonucunu en erken 5 yıl sonra alırız ama bilinçli tarım yapsak 2 yılda iş başka yere gidecek.

Zeytin tek örnek değil, ağaç başı verimde gidecek çok yolumuz var…

★ ★ ★

Topraktan daha fazla verim almanın yollarından birisi de gübreleme.

Dönüm başı gübre kullanım miktarımız son yıllarda 100 kilogramın altına düştü.

Bu aynı metrekare araziden daha az ürün almamız, çiftçinin daha az kazanması anlamına geliyor.

Keşke gübrede tek sorunumuz, artan maliyetler nedeniyle daha az gübre kullanmak olsaydı ama değil.

Yanlış gübre seçimi, aşırı gübreleme, gübre-su dengesine dikkat edilmemesi gibi fayda değil, zarar veren uygulamalar var.

Sonuçta gerek ağaç, gerekse topraktan alınan verimi artırmak adına en büyük ihtiyacımız, ne yaptığını bilen çiftçiler.

★ ★ ★

Bu noktada da devreye tarım nüfusu ve tarım nüfusunun yaşı sorunu giriyor.

Farklı kaynaklarda farklı veriler var, o yüzden tam rakam muamma ama çiftçi yaş ortalamamız 50 yaşın üzerinde.

Daha da önemlisi, köyden kente göç devam ediyor ve çiftçi nüfusu azalmaya devam ediyor.

Bu işler emir-komuta zinciriyle düzelmez, çiftçiliğin sosyal statüsünü yükseltmek, eğitim ve sağlık hizmetlerini mümkün olduğunca kırsala götürmek gerekiyor.

Bugün 28 Şubat’ın yıldönümü ya, köy okullarını kapatmış olmanın, tarım nüfusuna verdiği zarar az buz bir zarar değildi.

Tarım liselerini yeniden açmak, sektörün çok ihtiyaç duyduğu tarım teknikerlerini yetiştirmek ve en önemlisi kamunun genç ve kadın çiftçilere sağladığı avantajları herkese duyurmak gerekiyor. Bugün Türkiye’de sektörler arasında en uygun finansman çiftçilere sağlanıyor.

Acı olan, biz bu kaynağı en çok sıfır traktör almakta kullanıyoruz oysa traktörlerin ekonomik ömrü arabalardan çok daha fazla.

★ ★ ★

Türkiye’de planlı üretim ve boş kalan arazilerin değerlendirilmesi konusunda Tarım Bakanlığı ciddi bir gayret içerisinde.

Fakat bu gayret tek başına sorunları çözmekte yeterli olmuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın tarım teknikeri yetiştirilmesi konusunda desteği şart.

En acil olan ihtiyaç ise tarımı sadece köy nüfusunun sırtına yüklememek, bilim ile tarımı mutlaka buluşturmamız gerekiyor.

Hollanda bunu yapabildiği için dünyanın en çok tarım ihracatı yapan 2. ülkesi, savunma sanayii bilimle buluştuğu için büyük başarılara imza atabiliyor, ihracat rekorları kırıyor.

★ ★ ★

Avrupa ağır sanayii üretimini başka coğrafyalara taşıyalı çok uzun zaman oldu.

Bu saatten sonra Türkiye için en stratejik iki sektör, savunma sanayii ve tarım sektörü olmalı.

Köy bakkallarında yumurta satılır, Ege köylerinde bile kahveler nüfus azlığından kapanırken kendimizi güvende hissedemeyiz.

İsrail, Filistinli tarım işgücünden kaynaklanan eksikliği kapatmak için Macaristan’dan Uzak Asya’ya kadar insan bulmaya çalışıyor.

Biz varolan nüfusumuzu doğru kullanabilsek, şehre göçü durdurabilsek çok daha rahat edeceğiz. Türkiye’de tarım sektörüne hak ettiği değeri artık vermemiz ve büyümede tarım sektörü etkisini hissetmemiz gerekiyor.

Yeraltı sularının yönetimini kapsayan yasal düzenlemeler dahil hemen harekete geçmemiz ve daha çok üretmemiz gerekiyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir